İMAR BARIŞI
Mesleğimiz Şehir Planlama olduğundan maruz kalınan, en çok sorulan soru; Yeniden İmar Barışı çıkacak mı ?
Ülkemizde Cumhuriyet’in başından günümüze, farklı amaç ve kapsamda çıkarılmış birçok imar affı yasası vardır. En günceli 2018 yılında çıkarılan ve 31.12.2017 tarihinden önceki yapıları kapsayan İmar Affı Yasasıdır. Peki, nedir af? Bu af yasalarını kim, neden çıkardı?
Af (bağışlama), yasal bir zorunluluktan değil, bir toplumsal sorunun çözülme ihtiyacından kaynaklanır. Konumuz olan imar affı hakkında yetki o dönemin hükümetidir. İmar affının genel tanımı ise: Yasal olmayan yapıların hukukileştirilmesi şeklinde tarif edebiliriz. Hazine arazileri üzerinde, hatta son 2018 İmar Barışı Yasası ile hem kentsel hem de kırsal alanlarda yapılmıştır. İmar affı kavramı ilk başlarda sadece nohut oda bakla sofa küçük konutlar denilecek gecekondular ile ilişkili iken 1950’li yılların başında özellikle büyük kentlere göç başladı. Yasaların bir yandan gecekondulara af, bir yandan da gecekondu yapımını yasaklamış olmasına karşın, gecekondu sayısında sürekli olarak artış oldu.
1948 den 2018 yılına değin 70 yıllık dönemde yapılan başlıca İmar Affı yasaları
- 22.06.1948 tarihli 5218 sayılı Yasa – Başbakan Hasan Saka / CHP
- 30.07.1966 tarihli 775 sayılı Yasa – Başbakan Süleyman Demire / AP
- 21.03.1983 tarihli 2805 sayılı Yasa – Başbakan Bülent Ulusu / Askeri Yönetim
- 08.03.1984 tarihli 2981 sayılı Yasa – Başbakan Turgut Özal / ANAP
- 11.03.1996 tarihli 3414 sayılı Yasa – Başbakan Mesut Yılmaz / ANAP-DYP
- 18.07.2001 tarihli 2981 sayılı Yasa – Başbakan Bülent Ecevit / DSP-MHP-ANAP
- 18.05.2018 tarihli 7143 sayılı Yasa – Başbakan Binali Yıldırım / AKPARTİ
Bu listeden görüyoruzki siyasi yaklaşım veya partilerden bağımsız , toplumdaki talep veya düzen değişrmiyor. Peki, siyaset imar aflarını çıkarırken sadece oy odaklı mı hareket etmekte. Tüm bu yasalarda asıl ulaşılmak istenen amaç: hukuka aykırı fiili durumu hukukileştirmek ve aslında yasalara aykırı olarak oluşmuş yapılaşmaları da toplumsal yarar temeline dayandırarak yasallaştırmaktır. Bu yararın varlığına da siyasal iktidar karar vermektedir. Türkiye’de imar afları, sadece 1940-1950-1960- 1980’lerin ürünü değildir. Üniversite yıllarında ülkemizdeki şehir planlama tarihi ve gelişimini öğrenirken hocamız birazda ibret amaçlı söyle bir olay anlatmıştı: Türkiye Cumhuriyet’inin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk yeni Başkent Ankara için 1927 yılında yeni bir kent planlaması yapılmasını istiyor. Özel bir yarışma düzenleniyor, yarışma sonucunda ünlü Alman Şehirci Hermann Jansen’in önerdiği imar planı kabul ediliyor. Sonradan kendi adıyla Jansen İmar Planı olarak anılacak olan plan 1928 yılında hazırlanıyor ve 1932 yılında kabul edilen Jansen Planı 1939 yılına kadar uygulanmaya çalışılıyor. Ancak plan daha ilk yılında deliniyor ve birçok değişiklik yapılar. Dönemin Bürokratları ve Ankara’da yaşayanlar sürekli planı eleştiriyor ve yeni ekleme ve çıkarmalarla bambaşka bir yöne dönüşüyor. Hocamın ifadesi ile ‘yedi düvele savaş açan, her savaşını kazanan, devleti kuran Mareşal Gazi Paşa ve planlama ekibi dahi yaptırdığı planın sürekli değişmesine, delinmesine engel olamamıştır’.
İdare ve imar planlarını yapan biz Şehir Plancıları: insanların nerede ikamet edeceğine, nerede çalışacağına, nerede tatil yapacağına, nerede denize gireceğine kısaca onlar adına ne şekilde yaşayacağına karar veriyoruz. İmar Planlarını yapanlar , karar alıcılar geç kaldığında hayat da durmuyor ve boş bulduğu mecraya akıyor. Hocamın veciz sözü ile ‘Hayat hiçbir boşluğu kaldırmaz, Planlamazsan başkası plansız yapar ve bunu düzeltmekte sana kalır’. Planlamak kadar önemli olan bir nokta da; talebi düzenlemektir. Yani; çevreyi koruyan bir yaklaşım çerçevesinde ve kullanma- koruma dengesi içinde talepleri öngörebilen karar verme mekanizmalarını çalıştırmaktır. Kansere dönüşen durumlarda ise müdahale şart.
3194 sayılı İmar Kanunu’nun geçici 16. maddesiyle getirilen İmar Barışı’ndan faydalanan yapılara Yapı Kayıt Belgesi verilmişti. Yapı Kayıt Belgesi başvuru sistemi tamamen beyan esasına dayalı olarak kurulmuş, başvurular e-devlet üzerinden alınmış ve Yapı Kayıt Belgesi düzenlenmeden önce herhangi bir denetim yapılmamıştı. Bu nedenle, vatandaşlar tarafından bilerek veya bilmeyerek İmar Barışı kapsamına girmeyen yapılar için başvuru yapılmış ve bedeli ödenerek yapı kayıt belgesi alınmıştı. Hala anlaşılmayan nokta neden bu kadar ucu açık bir sistemle başvuru yapıldığı. Çevre ve Şehircilik İl Müdürlükleri’nce yapılan denetimler sonucunda, imar barışı kapsamına girmeyen yapılar için verilen yapı kayıt belgeleri iptal ediliyor ve sonrasında vatandaşı sıkıntılı bir süreç takip ediyor. İmar Barışı düzenlemesi kapsamında 81 ilde başlatılan denetimler sonucu, mevzuata aykırı başvurular hakkında belge iptalleri ve yıkımlar başladı. İmar Barışı amacıyla yaklaşık 10 milyon yapı için başvuru yapılmıştı. Bu başvuruların yaklaşık 2.5 milyonunun iptal edilmesi bekleniyor. Yapı Kayıt Belgesi iptal edilen yapılar, kaçak yapı statüsüne girdiğinden ilgili yapılar yıkım ve para cezasıyla da karşı karşıya kalacak. Yapı kayıt belgesi iptali sonrasında vatandaşın karşılaşacağı idari ve cezai yaptırımlara karşı karşıya. Yapı Kayıt Belgesi iptal edildikten sonra, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nce yalan beyanda bulunan müracaat sahibi hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 206. uyarınca “resmî belgenin düzenlenmesinde yalan beyan” suçundan dolayı suç duyurusunda bulunulur. Bunun üzerine Cumhuriyet Başsavcılığı’nca ceza soruşturması başlatılır. Peki, ne elde ettik bu süreçte?
Aslında yurt dışında uygulanan ve bir dönem ülkemizde de gündeme gelen farklı yaklaşımlarda vardı. Bunlar İmar Hakkı Transferi veya Emsal Transferi idi. İmar hakkı transferi, “mülkiyet sahiplerinin taşınmaz üzerindeki haklarının bir kısmından veya tamamından sürekli olarak vazgeçmesi ve bunun karşılığında da denklik esasına dayanarak ve gereğinde kendisine bedel ödenerek önceden gelişme alanı olarak belirlenmiş bölgelere aktarılması olarak tanımlanmakta. Diğer bir ifade ile “gönderen bölge olarak planlanan parselden ayrılabilen ve yine planla daha büyük imar yoğunluğu elde etmek için gelişme alanı olarak planlanan diğer bölgeye transfer edilebilen mülkiyet kullanım hakları” olarak tanımlanmaktadır. İmar hakkı transferi uygulamalarının iki ana amacı bulunmakta. Bu amaçların ilki özel bir değeri bulunan arazilerin yapısının korunmasıdır. İkincisi ise çeşitli sebeplerle mülkiyet hakkı sınırlanan hak sahiplerinin kısıtlanan imar haklarının karşılanmasıdır. Ancak çalışmayan sistem olarak görülmesi nedeniyle ülkemizde kullanılmıyor.
İmar Hakkı Transferi veya Emsal Transferi bu sistemi ülkemizde işler hale getirmek ve piyasaya entegre etmek için bence tek yöntem Transfer haklarının menkulleştirilmesidir. Biliyorsunuz devletimiz Hazine Bonosu ve devlet tahvilleri çıkartıyor. Kıymetli kâğıt niteliğindeki bono ve tahviller aynı zamanda vadeli olarak nakit para değerinde. Sistemin İmar Bonosu veya İmar Tahvili olarak tekrar düzenlenmesi gerek. Eğer İmar plan tadilatı yapacaksanız bunu bulunduğu bölgeden yani aynı yerdeki komşularınızdan satın alarak yapabilmelisiniz. Rant o dönemki birkaç kişi veya gruba değil eşit ve adil dağıtılmalı. Artık hepimiz ayakkabıdan market alışverişine birçok şeyi internetten alıyoruz. Neredeyse nakit para kullanmıyoruz, kredi kartları var hepimizin cebinde. Hatta günümüzde insanımız sanal para coin alıyor internette işlem yapıyor. Aynı sistemle açık bir İmar Borsası ile elinde bulundurduğu İmar bono veya tahvilini değerlendirebilir.
Son günlerde yaşanan sel ve yangın felaketleri bize gösterdi ki halen dere yatağında, orman alanında kısaca olmaması gereken yerde bulunan çok yapı var. Büyük İstanbul depremi ise uzmanlara göre her an kapımızda. Mevcut kentsel dönüşüm yasaları ile çözümün sağlanamadığı İstanbul Fikirtepe örneğiyle karşımızda. Deprem, yangın, sel bizden ve mevzuattan hızlı ilerliyor. Ne yapacağız göz göre göre ölümü mü bekleyeceğiz. Benim överim imar bonosu veya tahvili olarak inşaların gerektiğinde direk nakit paraya dönüştürebileceği bir sistem kurmak.
Şimdi başlangıca, soruya tekrar dönelim: Yeniden İmar Barışı çıkacak mı? Bu sorunun cevabı açık, tarih 70 yıllık dönemde olduğu gibi tekerrür edecek. Gerek iptallerden oluşan yığın, süreyi kaçıran veya imar barışı kabul tarihi olan 31.12.2017 sonrası başvuru dışı kalan birçok yapı halen sorun teşkil etmekte. Sorunun cevabı açık, tarih 70 yıllık dönemde olduğu gibi tekerrür edecek ama ne zaman ve ne şekilde olacak bunu hep birlikte göreceğiz.