BİZE PLAN DEĞİL PİLAV LAZIM
1960’ların sonlarına doğru yapılacak bir genel seçim öncesinde Siyasilerin halk ne istiyor sorusuna farklı yaklaşımlar oluyor. Bir kesim Türkiye’nin planlı bir gelişime ihtiyacı olduğunu belirtiyor ve 5 yıllık kalkınma planları öneriyor ve iktidara geldikleri takdirde, Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki gibi hızlı bir atılım hamlesi gerçekleştirmeyi planladıklarını açıklıyor. Diğer kesim ise o dönemin ihtiyaçları açısından öncelik sıralamasında bir an önce büyüme odaklı olduğunu ve halk ‘plan değil, pilav istiyor’ sloganı ile öne çıkıyor.
İster bu sloganın etkisi diyelim, ister 1960 darbesi sonrası tepkinin olmasıyla; plan değil, pilav tercih ediliyor. Süleyman Demirel’e atfedilen bu hazır cevap cümle, o dönem her şeyin planlı bir şekilde yapılmasına karşı geliştirilen ve kullanılan bir slogandı, bu söylem; halkın laf salatasına değil, yiyeceğe ihtiyaç duyduğunu esasına dayanıyordu ve başarılıda olmuştu.
Daha sonra Kalkınma ve İmar Planları da yapılmaya başlandı. Ama hani biraz, laf olsun, diye; yapıyor olmak için, sanki yalandan. Cumhuriyetin ilk dönemindeki hıza ulaşılamadı. O yüzden plana bakanda hiç olmadı bile. Hem zaten, plan kimin umurundaydı ki vatandaşın umurunda olsun. Halk ‘Plan değil, pilav istiyor’ sloganı Plan ve Planlamayı rant edinme aracı olarak gören fırsatçılığın özdeyişi oluyor.
İmar Planları aslında talep edilen yaşam kalitesinin sağlanması için eldeki sınırlı kaynakların nasıl değerlendirileceğine karar vermektir. Hem toplumsal hem de ekonomik ihtiyaçları gözletmelidir. İmar Planlarının öngördüğü arazi kullanım kararlarına dair zorlayıcı, yönlendirici, sınırlayıcı huşuları iyi etüt etmek gereklidir. Her kentin dokusu, formu farklıdır. Çünkü Bir kentin fiziksel biçimi, coğrafi ve tarihsel etkenlerin karmaşık bir bileşiminden kaynaklanmaktadır; ekonomik, sosyal ve kültürel olaylar farklı etki oluştururlar.
Planların hiyerarşisi, bütününü, fonksiyonlarını bir kenara bıraktık, Plan diye yaptıklarımız, ortaya çıkanlar hiçbir derde de çare olmuyor. Hülagü Kaplan Hocanın yine Ruşen Keleş hocaya atıfla yayınladığı yazıda Ruşen Hoca ; ‘Bir şehir Planla da mahvedilebilir’ diyordu. Şimdi siyasi hesap ve kamplardan uzak hep beraber oturup düşünelim Planla mahvedilmiş şehirleri. Hepimiz tek tek sayabiliriz. Oysaki plan mı pilav mı öncelikli tartışmasına girilmemesi gerekiyor.
Geçtiğimiz yüzyılda; tarım ve sanayi toplumlarında kimin güçlü olduğu, insan kaynağını kimin en verimli biçimde kullanılmasıydı. Günümüzde ise güç; bilgiye sahip olmak ve onu yorumlamak ve sonuç çıkarmaktır. Bilgi gücünü en verimli şekilde kullanarak mevcut kentlerin sorunlarına uygun çözümler geliştirmelidir.
Pilavdan plana, plandan metaverse ve yapay zekaya;
Sanal evren veya sanal dünya olarak bilinen ‘metaverse’ kavramı özellikle sosyal medya platformu Facebook’un, şirket ismini “Meta” olarak değiştirmesiyle gündem oldu. Kullanıcıların, sanal gerçeklik gözlüğü, akıllı bileklikler gibi ürünleri kullanarak 3 boyutlu şekilde yer alabileceği sanal evrenin, iş toplantılarından eğlenceye çeşitli amaçlarla kullanılması hedefleniyor. Çok sayıda kullanıcıyı kendine çeken Meteverse siyasetin de ilgi alanına girdi ve bir partide metaverse dünyasından arsa aldı ve parti binasını sanal dünyaya taşıdı.
Bu arada, Metaverse olayına bir başka pencereden bakarak onu bir fırsat olarak görebiliriz. Dünyada pek çok bilim insanının vurguladığı bir gerçeği dile getirmek istiyorum. Blockchain, yani dağıtık veri tabanı teknolojisini kullanarak, hiçbir merkezi otoritenin tekelinde olmayan yeni bir toplumu inşa etmek ve kripto paralar aracılığı ile geleneksel ekonomi politikalarını terk etmek mümkün. Yada şehir planlamada hayata geçirilecek projelerin önceden sanal ortamda görselleştirilmesi ve insanlarında bunu sanal dünyada deneyimlemesi projelerin ihtiyacımız olup olmamasını da kanıtlayacak. Örneğin yeni imara açılacak bir yerin sanal olarak modellenip orada yaşayacak insanlara sunulması ve bu ortamı planı deneyimleyenlerinde eksiklikleri söyleyebilir olması planlama deneyiminde değiştirebilir. Belediye Başkanının sanal avatarı ile görüşmek, toplantı yapmak, sorunları tartışmak bir farkındalık yaratabilir.
Yapay zeka (AI) ve kentsel gelişim, tamamlayıcı bir ilişkiye sahiptir ve yapay zeka, kentsel gelişimin çeşitli yönlerini iyileştirmeye yardımcı olmak için giderek daha fazla kullanılmaktadır. AI, arazi kullanımını optimize etmeye, şehir planlamasını iyileştirmeye, trafik sıkışıklığını azaltmaya, gelecekteki kentsel büyümeyi tahmin etmeye ve kamu güvenliğini artırmaya yardımcı olabilir. Öte yandan kentsel gelişim, AI araştırma ve geliştirmeyi destekleyen veri, kaynak ve altyapı sağlayabilir. Kentsel gelişim ve yapay zeka birlikte çalışarak akıllı, sürdürülebilir ve yaşanabilir şehirler yaratma potansiyeline sahiptir.
- Şehir planlaması: AI, verileri analiz etmek ve farklı şehir planlama senaryolarının etkisini simüle etmek için kullanılabilir ve karar vericilerin arazi kullanımı, ulaşım ve altyapı hakkında bilinçli seçimler yapmasına yardımcı olur.
- Trafik yönetimi: AI, trafik modellerini tahmin etmek ve trafik akışını optimize etmek, sıkışıklığı azaltmak ve hareketliliği iyileştirmek için kullanılabilir.
- Enerji yönetimi: AI, enerji talebini tahmin etmek ve enerji üretimini, dağıtımını ve tüketimini optimize ederek şehirleri daha enerji verimli ve çevre dostu hale getirmek için kullanılabilir.
- Kamu güvenliği: AI, potansiyel güvenlik tehditlerini tespit etmek ve bunlara yanıt vermek için kameralardan ve sensörlerden gelen verileri analiz etmek için kullanılabilir ve şehirleri daha güvenli hale getirmeye yardımcı olur.
- Çevresel izleme: AI, hava ve su kalitesini izlemek, hava durumunu tahmin etmek ve atıkları yönetmek için kullanılabilir ve şehirlerin daha sürdürülebilir olmasına yardımcı olur.
- Barınma ve evsizlik: AI, konut verilerini analiz etmek ve gelecekteki eğilimleri tahmin etmek için kullanılabilir ve şehirlerin karşılanabilirdik ve evsizlik sorunlarını ele almasına yardımcı olur.
- Genel olarak yapay zeka, şehirlerin daha yaşanabilir, sürdürülebilir ve verimli olmasına yardımcı olacak içgörüler ve çözümler sağlayarak kentsel gelişimde önemli bir rol oynama potansiyeline sahiptir.
Giderek ivme kazanan metaverse, yapay zeka uygulamaları kimsenin tahmin edemediği veya sınır koyamadığı bir dünya oluşturuyor. Söz konusu uygulamalar özellikle tasarım, sanat, görsel imaj oluşturma haricinde insana ve şehre ne katabilir diye düşünmek gerek. Yapay zeka ve metaverse gibi teknolojik gelişmelerin ortaya koyduğu yeni yaşam alışkanlıkları ortaya çıkartıyor. Artık insanlar aynı yerde yaşıyor, aynı yerde sosyal iletişim içerisinde oluyor ve aynı yerde dinleniyorlar. Bu da planlamada klasik alan kullanım kararlarını ortadan kaldırıyor. Yeni dünyada bazı alan kullanım kararları ortadan kalkarken artık iç içe geçmiş çoklu ve karma alan kullanım kararları ile Planlama anlayışı ön plana çıkmaya başlıyor.